Galatasaray'ın kendi evindeki müthiş performansı, Akhisar'ın
SüperLig kariyerinin en farklı yenilgisini alması, Beşiktaş'ın sahadaki
mücadelesinin bu kez karşılığının olması, kazansa 4. sıraya yükselecek olan
Eskişehir'in kaybederek 10. sıraya gerilemesi, Sergen Yalçın'ın maçı çeviren
değişiklikleri, Kayseri'nin matematiksel olmasa da psikolojik olarak küme
düşmesi, “Hükümet düşer Antalya düşmez” diyenlerin yanılgısı, Rize'nin lige
tutunma çabası, Elazığ'ın ligin ikinci yarısındaki yükselişi, Kasımpaşa'nın üst
üste ikinci kez golsüz berabere kalması, Bursaspor'un zor maçtan çıkarttığı
altın değerindeki üç puan, Karabük'ün son üç haftada sıfır çekmesi, Kayseri
Erciyes'in ligde kalma mücadelesi, Hleb'li Konya'nın bu sefer kaybetmesi,
haftalardır kazanamayan Gençlerbirliği’nin 11-9 oynama avantajıyla hasretine
son vermesi, Sivasspor'un 9 kişiyle direnişi... Sezonun 24. panorama yazısı
için hazırladığım tüm detaylar... Haftanın kapanış maçının ardından o kadar
anlamsız ki. Trabzon - Fenerbahçe maçı ligimizin yarıda kalan ne ilk ne de son
maçı... 1995 - 1996 sezonunda bitime 2 hafta kala Trabzon'da oynanan maçta
Fenerbahçe'ye şampiyonluk getiren gollerin sahibi Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman
maçtan sonra kaybeden tarafla empati kurarak futbol tarihimizin en centilmen
açıklamalarını yapmış ve bu sebeple takımlarından kovulmuşlardı. O günden
bugüne bir arpa boyu yol alamadığımızın kanıtı vardı geçtiğimiz pazartesi
gecesi. Futbolda şiddeti önlemek adına çıkartılan yasaların ardından
yaşananların futbolumuzu buralara getirmesi ise sadece bu coğrafyaya özgü bir
ironi olsa gerek. Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun şehre ve
başbakanına sevimli gözükmek adına sistematik olarak aşıladığı Fenerbahçe
nefreti, Aziz Yıldırım'ın Uğur Meleke'nin dediği gibi aslında cevabı çok basit
olan "Şike yaptın mı?" sorusuna sürekli gri cevaplar vermesi, 2006
Dünya Kupası Baraj maçının ardından İsviçreli futbolcuları tekmeleyerek soyunma
odasına yollayanlar, Rüştü Rençber'i Fenerbahçe tesisleri içerisinde dövmeye
kalkışanlar ve buna izin verenler, Beşiktaş tarihinin en başarısız başkanını
futbol tarihimizin en keskin virajında direksiyona geçirenler, seyircinin
sesini kısarak futbolu temizleyebileceğini sanan yayıncı kuruluş, kaybetmenin
sorumluluğunu üzerine alamayıp hakemleri suçlayan oyuncular, yöneticiler ve
teknik direktörler, hakem performanslarını artıramayan MHK, abartılı cezalarla
futbolda şiddeti önleyebileceğini sanan TFF, adam fişlemenin çözüm olacağını
düşünerek apar topar e-bilet uygulamasına geçen hükumet, futboldan uzak
duramayan politikacılar, eyyamcı hakemler, öfkeli yorumcular, şiddete başvurmadan
takımını desteklemeyi beceremeyen taraftarlar, kavgadan ve gerginlikten medet
uman medya, futbol barışı adına yakın tarihimizin en eşsiz örneklerini bize
sunan Gezi ruhunu statlardan uzaklaştırmaya çabalayanlar, kısacası 1980 sonrası
futbolumuzda rol alan tüm aktörler; hepinizi ayakta alkışlıyorum zira bu
manzara ortak eseriniz. Sizlere rağmen bu oyunu sevmeye, Eskişehirspor'um
yenildiğinde üzülmeye ve kazanmak uğrunu çirkinleşmekten çekinmeyen oyuncular,
teknik direktörler, yöneticiler ve taraftarlardan arınmış günleri hayal etmeye
devam edeceğim. Bu yazıyı okuyanların affına sığınarak futbolun içindeki tüm
aktörleri protesto ediyor ve bu hafta panorama yazımı yazmıyorum.
Not: Yazıyı gazeteye yollamaya hazırlanırken Kömür Gözlü Çocuk
Berkin Elvan'ın ölüm haberi geldi. Ülkemiz nasıl öfke ve gerginlik eksenli
yönetiliyorsa futbolumuz da öyle. Ülkenin de futbolun da temiz yönetildiği
günleri görebilmenin umuduyla bitirmek istiyorum yazımı.
12 mart 2014 Çarşamba, soL Gazetesi