20 Mart 2014 Perşembe

24. Hafta Boykotu

Galatasaray'ın kendi evindeki müthiş performansı, Akhisar'ın SüperLig kariyerinin en farklı yenilgisini alması, Beşiktaş'ın sahadaki mücadelesinin bu kez karşılığının olması, kazansa 4. sıraya yükselecek olan Eskişehir'in kaybederek 10. sıraya gerilemesi, Sergen Yalçın'ın maçı çeviren değişiklikleri, Kayseri'nin matematiksel olmasa da psikolojik olarak küme düşmesi, “Hükümet düşer Antalya düşmez” diyenlerin yanılgısı, Rize'nin lige tutunma çabası, Elazığ'ın ligin ikinci yarısındaki yükselişi, Kasımpaşa'nın üst üste ikinci kez golsüz berabere kalması, Bursaspor'un zor maçtan çıkarttığı altın değerindeki üç puan, Karabük'ün son üç haftada sıfır çekmesi, Kayseri Erciyes'in ligde kalma mücadelesi, Hleb'li Konya'nın bu sefer kaybetmesi, haftalardır kazanamayan Gençlerbirliği’nin 11-9 oynama avantajıyla hasretine son vermesi, Sivasspor'un 9 kişiyle direnişi... Sezonun 24. panorama yazısı için hazırladığım tüm detaylar... Haftanın kapanış maçının ardından o kadar anlamsız ki. Trabzon - Fenerbahçe maçı ligimizin yarıda kalan ne ilk ne de son maçı... 1995 - 1996 sezonunda bitime 2 hafta kala Trabzon'da oynanan maçta Fenerbahçe'ye şampiyonluk getiren gollerin sahibi Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman maçtan sonra kaybeden tarafla empati kurarak futbol tarihimizin en centilmen açıklamalarını yapmış ve bu sebeple takımlarından kovulmuşlardı. O günden bugüne bir arpa boyu yol alamadığımızın kanıtı vardı geçtiğimiz pazartesi gecesi. Futbolda şiddeti önlemek adına çıkartılan yasaların ardından yaşananların futbolumuzu buralara getirmesi ise sadece bu coğrafyaya özgü bir ironi olsa gerek. Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun şehre ve başbakanına sevimli gözükmek adına sistematik olarak aşıladığı Fenerbahçe nefreti, Aziz Yıldırım'ın Uğur Meleke'nin dediği gibi aslında cevabı çok basit olan "Şike yaptın mı?" sorusuna sürekli gri cevaplar vermesi, 2006 Dünya Kupası Baraj maçının ardından İsviçreli futbolcuları tekmeleyerek soyunma odasına yollayanlar, Rüştü Rençber'i Fenerbahçe tesisleri içerisinde dövmeye kalkışanlar ve buna izin verenler, Beşiktaş tarihinin en başarısız başkanını futbol tarihimizin en keskin virajında direksiyona geçirenler, seyircinin sesini kısarak futbolu temizleyebileceğini sanan yayıncı kuruluş, kaybetmenin sorumluluğunu üzerine alamayıp hakemleri suçlayan oyuncular, yöneticiler ve teknik direktörler, hakem performanslarını artıramayan MHK, abartılı cezalarla futbolda şiddeti önleyebileceğini sanan TFF, adam fişlemenin çözüm olacağını düşünerek apar topar e-bilet uygulamasına geçen hükumet, futboldan uzak duramayan politikacılar, eyyamcı hakemler, öfkeli yorumcular, şiddete başvurmadan takımını desteklemeyi beceremeyen taraftarlar, kavgadan ve gerginlikten medet uman medya, futbol barışı adına yakın tarihimizin en eşsiz örneklerini bize sunan Gezi ruhunu statlardan uzaklaştırmaya çabalayanlar, kısacası 1980 sonrası futbolumuzda rol alan tüm aktörler; hepinizi ayakta alkışlıyorum zira bu manzara ortak eseriniz. Sizlere rağmen bu oyunu sevmeye, Eskişehirspor'um yenildiğinde üzülmeye ve kazanmak uğrunu çirkinleşmekten çekinmeyen oyuncular, teknik direktörler, yöneticiler ve taraftarlardan arınmış günleri hayal etmeye devam edeceğim. Bu yazıyı okuyanların affına sığınarak futbolun içindeki tüm aktörleri protesto ediyor ve bu hafta panorama yazımı yazmıyorum.

Not: Yazıyı gazeteye yollamaya hazırlanırken Kömür Gözlü Çocuk Berkin Elvan'ın ölüm haberi geldi. Ülkemiz nasıl öfke ve gerginlik eksenli yönetiliyorsa futbolumuz da öyle. Ülkenin de futbolun da temiz yönetildiği günleri görebilmenin umuduyla bitirmek istiyorum yazımı.

12 mart 2014 Çarşamba, soL Gazetesi